Resmi Mobil Uygulamamızı Yüklemek için BURAYA tıklayınız

Türkiye’de Derin Devlet Var mı?

Berlin, Londra, Moskova, Roma, Paris, Pekin ve Washington eksenli derin devlet yapılanmaları var.
Sorsanız Türk Devleti derler.

Yani buralara sırtını dayamış ve bu sayede devlet makamlarında görev alanlar var. Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi.

Oğuz Saflığı’nı bilir misiniz? Olaylara bakarken arka plan aramamak. Biraz argosu her gördüğün sakallıyı, deden sanmak! Bu saflığın bir ileriki derecesi de her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir Gecesi bilmek.

Türklük ülküsünün önce İngilizler ve Almanlar sonra da Amerikalılar tarafından kullanışlı bulunmasının kültürel, siyasi ve sosyal psikolojik temel nedeni maalesef bu Oğuz Saflığı. Ne söylerseniz inanır, ne verirseniz yer.

Saflar hep karşıtlık üzerine kurulur. Ve farkında olmaz kuklacı oynattıkça oynarlar. Bugün hallerimiz böyle.

Türkiye’de kurulan yabancı masalar ve sahte Türk derin devletleri.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletine zehirli sarmaşık misali dolanan sözde derin devlet görünümlü belli başlı yabancı masalar, Berlin, Londra, Moskova, Roma, Paris, Pekin ve Washington eksenli.

Bunların birde yansımaları sahte Türk derin devletleri var. Bu sahte Türk derin devletine hizmet eden, sağcılar, solcular ve cemaatler mevcut.

Masa deyince, Türk milleti düşmanlarının ülkemizde kurdukları iş dünyasını, cemaatleri, kayıt dışı ekonomiyi ve bürokrasiyi kapsayan gayri milli yapılar.

Bugün görünen siyaset ve ideoloji , 1938’den beri bu düşmanlar devleti ,ülkeyi her yeri ağ gibi sarmışlar. Hükümetler ses çıkarmıyor. Herkesin elinde referans mektubu olunca, sessizlik hükmü geçerliliğini koruyor. Erdoğan’ın Wolfowitz’e mektubu.
Kılıçdaroğlu’nun” Milletvekili adayları belirleniyor, bende aday gösteriyorum.”
Bahçeli’nin 2001 krizinde ERKEN SEÇİM kararı ile hükümeti dağıtması.
Ya da, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun muhalefetin tek adayı olması.
Yani kısaca iş dünyasında, bürokrasiye, hükümetlere kadar her şey.

●Berlin Masası

Önceden Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Prusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu günümüzde ise Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından idare edilen Viyana/Berlin Masası neredeyse 338 yıllık bir geçmişe sahip.

Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar falan vs.
II. Viyana Kuşatmasının sonuçları ağır oldu. Cermen devlet aklı, Osmanlı İmparatorluğu’n da, misyoner tüccarlar, Katolik papazlar ve Protestan rahipler, askeri danışmanlar üzerinden İstanbul Masasını kurdu.

Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Genelkurmayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri ve mülki bürokrasisini iki politik hedefle yemledi.

İlki; Osmanlı İslam Halifesi imajından yola çıkılarak sistemleştirilen Panislamizm, dini jargonla İslam Ümmeti’nin Birliği fikri diğeri de “Adriyatik’ten Çin Seddine” uzanan uçsuz bucaksız coğrafyada yaşayan Türk halklarının ülkesi/ülküsü Turan ütopyası.

Atatürk TURAN UTOPYASINA karşıdır. Aslolan Türklük’te birleşmektir.

1923’te Cumhuriyet ilan edildikten sonra Ankara-Berlin oldukça mesafeli idi. Atatürk’ün öldürülmesinden sonra Almanlar yeniden sahnedeydi.

Mesela etkili yapılardan birisi Alman Lisesi mezunları gibi, Vatikan, ABD okulları hatırı sayılır adamı yetiştirip ortaya saldılar. Ayrıca bu okulların mezunlarının NÜFÜS DAİRELERİ yakılmadan önce gerçek ad, soyad ve etnik kimliklerine bakarsak çok şeyi bulabiliriz.

Berlin Masasının lideri, Adolf Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesinde önemli rol oynayan, 1939-1944 yılları boyunca Türkiye’deki Alman Büyükelçisi Franz Joseph Hermann Michael Maria von Papen’di.
Berlin Masası askeri kadrolarına dini ve siyasi aktörler dahil edildi.

Cumhuriyet gazetesi sahibi Yunus Nadi’ye Hitler’i desteklediği için Yunus Nazi deniliyordu. Hatta Von Papen’in ricası ile Nazi destekçisi Yunus Nadi’nin Cumhuriyet Gazetesine Almanya’dan yeni baskı makinesi hediye edilmişti.

1939’da Hitler’e iyi ki doğdun demek için Falih Rıfkı Atay, Ali Fuat Cebesoy, Berlin’e gitmişlerdi.
Atatürk’ün nasıl kuşatıldığını anlamak gerekiyor. Tam ölümünden bir yıl sonra.

1943 yılında Ali Fuad Erden, Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet ile birlikte Almanya Devlet Başkanı Adolf Hitler’i ziyaret etti.

Alman üniversiteleri aracılığıyla Türkiye’den gelen doktora öğrencilerinden Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz gibi isimleri seçtiler, eğittiler ve istediklerini elde ettiler. Olaya bakınız, kaç yıl sonra adamlar Türkiye’nin Başbakanını belirliyorlar.

1980 ihtilalinden sonra MSP lideri Necmettin Erbakan tarafından Almanya merkezli Milli Görüş Teşkilatını toparlaması için gönderdiği Erzurum İspirli Adana Müftüsü Cemaleddin Kaplan, Avrupa Milli Görüş Teşkilatları’nın “İrşad ve Fetva Komisyonu Başkanı” oldu.

1983’de Milli Görüş tabanının yüzde 80’ini yanına alarak İslam Cemiyet ve Cemaatlar Birliği’ni kurdu. Oğlu Metin Kaplan ise Anadolu Federe İslam Devleti (AFİD) isimli örgütünü kurdu ve kendisini Halife ilan etti.

Pulitzer ödüllü Wall Street Journal yazarı Ian Johnson’dan muhteşem bir araştırma ürünü Münih’te Bir Cami kitabını okumadan Berlin Masasının faaliyetleri anlaşılmaz.

Berlin Masasının Türkiye’de elini kolunu sallaya sallaya rahat çalışmasının bir diğer nedeni de Teşkilatı Mahsusa ve sonra MAH içindeki devşirilmiş Türk yetkililer ve görevliler eliyle, Almanya’ya Türkiye’den getirilen işçiler bile Türkiye içerisinde demografik yapıyı bozacak şekilde planlanmış, öyle kabul edilmiştir. Alman vakıfları dosyası sonucunda Hablemitoğlu suikasti ve krizde yaşayan Türkiye örnekleri.

●Londra Masası

Günümüzde “İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ni kimler temsil ediyor? İngiliz işgaline methiyeler düzen “İslam Teali Cemiyeti”ni kimler oluşturuyor? İngiliz emperyalizminin ileri karakolu “Kürt Teali Cemiyeti” şimdi kimlerden müteşekkil?

Hepsi siyaset sahnesinde ve Türk milletine karşı suç işlemeye, ensemizde boza pişirmeye devam ediyorlar.

Saymayalım şimdi Kraliçe’nin Türkiye ziyaretini ve ANADOLU VALİSİ rolünü oynattığı,kabul ettiği 11.Cumhurbaşkanı Gül ve dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ı Türk topraklarında AMİRAL GEMİSİNDE kabul etmesini Cheatham House ziyarerçileri! Mansur Yavaş ve İmamoğlu’da oradaydılar. Atatürk’ün KARANLIK MASA ismini taktığı ve Anadolu işgalinin planlandığı yer. Askeri ve Mülki erkan oralarda gezip durdu. Kayıtlarını 6 ay önce görüntüleriyle açıkladık.

Görmek var, görmek gerek artık.

İngiliz emperyalizminin saç ayağının İstanbulda örgütlenmesi neredeyse 500 yıl. Türk Dışişlerinin kayıtlarına bakılırsa İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu nezdinde atadığı ilk Büyükelçisi William Harborne, 1583 yılında İstanbul’a gelmiş; Yusuf Agâh Efendi ise, neredeyse iki yüz sene sonra 1793 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Londra Büyükelçisi olarak göreve başlamış. Osmanlı İmparatorluğu İngiliz çıkarlarına hizmet ettiği sürece ayakta tutulmalı veya yıkılmalıydı.

İngiliz Gizli İstihbarat Teşkilatı MI6’in 1909 -1949 arasındaki faaliyetlerini içeren belgelere göre 1919-1922 arası dönemde “İstanbul MI6’nın istihbaratının odaklandığı en önemli merkezlerden biridir ve ajanların Türkiye’deki varlıkları Lozan Anlaşması’ndan sonra da devam eder.

Atatürk’e yakın çevrelerle ilgili bilgi toplamakta en faydalı üç ajanın kod isimleri RV/5, JQ/6 ve Parsifal olarak biliniyor. 1920-1923 arasında MI6’nın İstanbul istasyonunu yöneten Valentine Vivian, Atatürk’ü takip edebilmek için birkaç MI6 ajanından yararlandı.

RV/5, 1921’de İstanbul’da açtığı terzi dükkanıyla İttihatçı çevrelerin ve Atatürk’e yakın isimlerin terzisi olmayı başardı. Türk Dışişleri’ne girip çıkabiliyordu. Elde ettiği bilgileri İngilizler’e aktarıyordu. Dışişleri’ndeki kaynaklarından biri yakalanınca İngiliz ajanlar tarafından Mısır’a kaçırıldı.

JQ/6 ise İngilizler’in en güvenilir ajanlarındandı, Avrupai görünümlü bir Türkmen’di. Çarlık ordusunda süvari olarak görev yapmış bu ajan Türkçe, Rusça, Tatarca, Romence, Almanca ve İngilizce biliyordu. İstanbul’da bir kahvehane işletiyordu.

Bu kahve Mustafa Kemal’e yakın isimlerin uğrak yeriydi. Kuvvacıların tüm toplantıları burada gerçekleşiyordu. Konuşulan gizli planları kahveci olan ajan İngilizler’e aktarıyordu, o da 1923’te açığa çıkınca 1923’te Polonya pasaportuyla Romanya’ya kaçtı. Kuvvacılar kahvede toplanır ve Türk Kahvesi işaretiyle iletişim kurarlardı.

Vivian’ın elindeki en iyi ajanlarından biri olan JQ6, 1929’da Bağdat’ta ortadan kaybolana kadar Ortadoğu’da İngilizler için çalıştı. Hainliğinin bedelini Türk Kadim devletinin fedaileri tarafından infaz edilerek ödedi. Lawrance, Londra’da öldürüldü.

Winston Churchill, Kadim Devletin fedaileri tarafından parlamento çıkışı Londra’da ağzı,burnu dağıtıldı ve uzun bir süre hastanede yattı.

Londra Masasının üç yüz yıllık tarihi var bu topraklarda.

Kraliçenin evlatları hala çokça aramızda geziniyor. Atatürk zamanında yoklar. Atatürk döneminde Türk devletine nüfuz etmekte zorlanan Birleşik Krallık, II. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra Ankara’da önemli tavizler koparmakla kalmadı bugün bile çıkarılamayan tasma taktı. İngilizlerin çakma Türk Derin devleti Ankara’da ARKEOLOJİYLE ilgileniyor. İngiliz İstihbaratının Türkiye’deki Paravan Kuruluşu; İngiliz Arkeoloji Enstitüsü…

The British Institute at Ankara BIAA / Ankara’daki İngiliz Enstitüsü 1947’de kuruldu ve 1956 Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık kültür anlaşmasına dahil edildi.

Beşeri bilimler ve sosyal bilimlerde Türkiye ve Karadeniz bölgesinde dünya standartlarında araştırmalar yürütmesi ile ünlü.

İngiliz Akademisi tarafından desteklenen İngiliz Uluslararası Araştırma Enstitülerinden biri olan BIAA, İngiltere’ye bağlı akademisyenlerin Türkiye’deki çalışmalarını kolaylaştırıyor, ajanlık yapmalarına yardımcı oluyor gerekli yasal prosedürü uyguluyor. Türkiye ve Karadeniz bölgesindeki akademisyenlerle işbirliğini teşvik ediyor.

Ankara ve Londra’da ofisleri ve farklı disiplinlerden gelen uzmanlardan oluşan bir kadrosu var.
BIAA, Birleşik Krallık’daki bir Yönetim Konseyi tarafından gözlenen tescilli bir Birleşik Krallık Hayır (Vakıf görünümlü paravan istihbarat) Kurumu.

Ankara’daki tesisleri, küçük bir idari ve araştırma personeli tarafından sürdürülmekte ve doktora sonrası bursiyerler, araştırma akademisyenleri ve misafir araştırmacılar için mükemmel bir araştırma merkezi lüksü sunuyor.

Arkeolog DrLutgarde Vandeput 2006’da BIAA’nın Direktörü oldu. Bilgi akışı sağlam, süreklilik esas, kurumsal hafıza mükemmel. Yayınları var.

Bunlardan Anadolu Çalışmaları, Ankara’daki İngiliz Enstitüsü’nün amiral gemisi dergisidir. Enstitü tarafından desteklenen çalışmaların yanı sıra insan mesleği ve tarihiyle ilgili sanat, beşeri bilimler, sosyal bilimler ve çevre bilimlerindeki tüm akademik disiplinlerde Türkiye ve Karadeniz bölgesine odaklanan hakemli makaleler yayınlamaktadır.

Miras Türkiye ise BIAA’nın desteklediği araştırmalarla ilgili yıllık raporudur. Kısa makaleler proje yöneticileri ve akademisyenler tarafından yazılır ve renkli olarak resmedilir.

Enstitünün temel fikrinin patenti, Liverpool Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü’nün de kurucusu John BE Garstang’ait.

22 Kasım 1947’de Türk Bakanlar Kurulu, CHPli Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Hasan Saka, Ankara’da İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün kuruluşunu onayladı ve Ocak 1948’de açılış töreni yapıldı. Garstang, BIAA’nın ilk Direktörü oldu.2004 yılında enstitünün adı, yeni disiplinler arası araştırma yönünü yansıtmak için ‘Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden’ Ankara’daki İngiliz Enstitüsü ‘olarak değiştirildi.

İngiliz emperyalizminin keşif gücü şirketler ve daha diğer masalar.
Adamlar 1947 ‘den beri Ankara gündemini, hükümetleri belirliyorlar. Ahali bu akşam bu kadar . Yarın devam ederiz.

Ülke BİLFİİL işgal edilmiş olup, Dün Ömer Çelik, tam bağımsızlıktan söz etti. Gülesim geldi…

Atabey Hüseyin Hakkı Kahveci

Hakkında Hüseyin Hakkı Kahveci

Hüseyin Hakkı Kahveci Gazeteci, Yazar, Stratejist, Siyaset ve Terör Uzmanı olarak Free Lance yani bağımsız gazetecilik alanında faaliyet göstermektedir. 19 Kasım 1972 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İlk – Orta ve Lise eğitimini Ankara'da tamamlamış olup 1991 yılında Devlet Bursu ile yurt dışında burslu Tıp eğitimi almıştır. Sonrasında CSU – USA'de İşletme üzerine Üniversite eğitimi sonrasında MD; Master düzeyinde Uluslararası İlişkiler ve Management eğitimi almıştır.

OKUDUNUZ MU?

Hüseyin Hakkı Kahveci Parlamento Haber Köşe Yazıları

ADI: TUKİDİDES TUZAĞI!

Türk Dış politikası, iç durumu, ekonomik göstergeler, siyasetin paradigmaları TUZAĞA düştüğümüzü gösteriyor. Peki bu tuzağın …