Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır ve Mardin’e giden BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, bölgede yaptığı görüşmelerde vatandaşların kendisine aktardığı sıkıntıları dinlediğini ve isim vermeden bir şehirde kamu ihalelerinin yüzde 40’ını BDP’nin en üst düzey yöneticilerinden bir tanesinin firmalarının veya onun adamlarının aldığı iddiasını söylüyor.
Onlar da aldıkları parayı PKK’ya ve BDP’ye aktarıyor. Bakın BDP Hazine yardımı almıyor ama her türlü faaliyeti yapıyor.
Bu paranın kaynağı nedir?
“Biz de hazineden para almıyoruz mesela” diyor.
Sayın Destici, son on yılda Türkiye’de devlet ihalelerinin yüzde olarak fazlasını yani aslan payını alan şirketlerin çoğu Güneydoğulu vatandaşlarımız tarafından yönetiliyor.
Hatta daha açık saklanmayan bir gerçek var. Türkiye’de mazot kaçakçılığının boyutunun onlarca milyar dolara ulaştığı vergisiz, sorgusuz, sualsiz bu işten yine bölge kökenli birçok illegal grubun gelir elde ettiği biliniyor.
Daha ötesine geçelim. Bugün TBMM’de yer alan ve milletvekili olan birçok ismin bu işlere bulaştığı ortaya çıkmıştı. Hatırlayalım Sayın Fırat ispat etmek için gümrüklerden sorumlu Sayın Bakan Yazıcı’dan belge bile almış, kameralar önünde kendisini savunmuştu.
Bayındırlık ihaleleri, TOKİ ihaleleri gibi birçok ihale ile okuma yazma bilmeyen ve şirketlerinin yaşı iktidar ile doğru orantılı olan iş adamcıkları altlarında ciplerle gezer hale geldiler. Hatta bazıları vekil oldular. Halen de TBMM’de vekil olarak duruyorlar.
Barzani’ye ait olduğu iddia edilen tırlar, Mersin serbest bölgesinden çıkıp, direk olarak Habur’dan Kuzey Irak’a geçiyor. İçinde ne var? Konşimento doğru mu düzenlenmiş? Soran yok. Durduran yok. Neden? Talimat öyle o yüzden.
BBP genel başkanı Destici söz ettiği ilin Mardin olduğunu söylemiş. Fakat “Ama sadece Mardin değil. BDP’li belediyelerin olduğu birçok ilde de milletvekillerinin şirketleri bu işleri alıyorlar ve partilerine dolayısıyla da PKK’ya para aktarıyorlar” iddiasında bulunmuş.
Destici, DTP kapatıldığında partinin devlete borç bıraktığını belirterek, “Bilgisayarları bile kiralamada gösterdiler. Bu işin usulünü iyi biliyorlar. Devlete çöp bırakmadıkları gibi SSK, elektrik hiçbir şey ödemediler. Bunlara kimse de bir şey söylemedi” diyor.
Ben de Destici’ye şöyle sorayım:” Rahmetli Yazıcıoğlu ‘nun 1.000.000 oyu vardı. Son seçimde bu 250.000’e düştü. Yazıcıoğlu ‘nun ölümü halen açığa çıkartılamadı. Bu oylar kime gitti”?
Rahmetli Yazıcıoğlu yaşasaydı bugün Türkiye bu yaşanan terör ve bölünme orta oyununu oynamıyor olacaktı. Yazıcıoğlu’nun yokluğu millete pahalıya mal oluyor. 12 Eylül 2010 referandumunda “ YETMEZ AMA EVET” cephesinde yer alarak bugünlerde yaşanacak olan günlerin hesabını neden yapamadınız? Hani 13 Eylül sabahı güneş başka doğacaktı. Ne oldu? Yanlış anlamayın ama ihaleleri ekseriyetle bahsettiğiniz gruplara yakın veya sempati ile bakanlar alıyor. Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Rahmetli Yazıcıoğlu yaşıyor olsaydı bugün şehitlere sıkılan kurşunun parası bizim vergilerimizden gitmezdi. 12 Eylül referandumunda kanmamış olsaydınız, hatta Sayın Yazıcıoğlu’nun vasiyeti gibi denilen “ Demirel’e sahip çıkın “ talebinin altında yatan bugünlerdi. Şimdi yapmış olduğunuz açıklamaların ne siyasi karşılığı var, ne de millet teveccüh gösterir. Yine şehit haberleri geldi. Sadece rahmet dileyebiliyorum. Kan beynime sıçramış, sabır diyorum.
24 Ağustos 2012 Cuma
Anayurt