İlhan Kesici devlet adamlığı tartışılmaz, vatanseverliği su götürmez bir siyasetçi olarak aktif siyasetin içerisinde yer almıştı. Bugünler aslında Türkiye’nin en çok ihtiyacı olduğu isim. Çünkü kalkınma planlarını, sanayileşmeyi hala geniş kapsamlı bilen ve düşünen nadir isimlerden birisi.
DPT eski Müsteşarı, ANAP eski milletvekili İlhan Kesici, meclis kürsüsünden haykırmıştı. Türkiye ikinci kez Post modern Duyun-u umumiye tuzağına düşüyor. O günlerde bu ne diyor? Diye soranlar bugün iç ve dış borç stokunun 600 milyar dolara ulaştığını hala görmekten uzaklar.
İlhan Kesici o günlerde konuşmalarında söyledikleri ile milleti uyarmıştı. Ama bizim millet gidip tersini yaptı. Uyumayı tercih etti. Afyonlanarak borç para ile harcamayı tercih etti. O günlere şöyle bir dönersek, Kesiciden nakledelim.
“Bugün de hangi devlet olursa olsun, başka bir devletten yardım aldığında, peşinen”buyruk almayı” da kabul etmiş oluyor.
Bu borçlardan kurtulmak zannedildiği kadar da kolay değildir.
Osmanlı İmparatorluğu dağıldı ve bize yedide biri kaldı.
Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarının tasfiyesi 1933 yılında gerçekleşti”
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumu çok ciddiye almak gerektiğini belirten Kesici,
“Ben Türkiye’nin bu işi yeteri kadar ciddiye aldığı kanaatinde değilim.
Özü itibariyle, 1998 yılının başını göz önüne getirirsek, Uzak Asya’da ekonomik kriz oldu. Oradan 400 milyar dolar civarında uluslararası sermaye kaçtı. Bu paranın nereye gittiğiyle ilgili spekülasyonlar vardı. O günlerin ekonomi bakanı Güneş Taner Bey resmi ağızdan 400 milyar dolar paranın 200 milyar dolarının Türkiye’ye geleceğini söylemişti ve Türkiye abad olacaktı. Türkiye füze hızıyla Mars’a, Jüpiter’e çıkmış olacaktı.
Bu çok gayri ciddi bir yaklaşımdı. Bu Türkiye’yi doğru okuyamaması haliydi.
Ben biraz da buradan esinlenerek söylüyorum, eğer bu kafayla gidilirse, iş ciddiye alınmazsa, Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarındaki Düyun-u Umum iye’ye benzer bir hal ile karşı karşıya kalabilir.
Bu da çok tehlikelidir, Allah göstermesin.
Düyun-u Umum iye’de alınan üç tedbir şimdiki tedbirlere benziyor.
Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nda faiz harcamaları devlet gelirlerinin yüzde 25’ i idi. 1998’de faiz harcamaları devletin toplam gelirlerinin yüzde 55’i bugün ise yüzde 80’dir.
1875’te şu tedbirler alınmıştı. Devlet faizlerin yarısını ödeyecekti, yarısını ödemeyecekti.
Anapara borçlarının yarısını defaten ödeyecek, geri kalan yarısına da tahvilat verecekti.
Altının değeri 230 kuruş civarındaydı, onu da 900 kuruşa çıkardı. Yüzde 300 civarında bir kur ayarlaması yapılmıştı.
Ancak bu tedbirler de 1874’te imparatorluğun derdini çözemedi.
1877 yılında ikinci tedbiri aldı. Bu tedbire göre, İmparatorluğun önemli “altı tane vergi geliri” vardı. Bu gelirlerin idaresini, alacaklılar, o zamanki adı ile ‘galata banker’i olan grup idare edecekti.
Bu da çözüm olmadı. Osmanlı imparatorluğu Duyun-u Umum iye’ye gitmek durumunda kaldı. Bunun tam adı Düyun-i Umum iyeyi Osmaniye (Osmanlı’nın bütün borçları) Varidat-i Muhassasa İdaresi (Varlıkların tahsisi idaresi).
Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün gelirlerini, bütün varlıklarının idaresini yapan bir idareydi. Bu, ülkeler bakımından, siyasi sonuçlan itibariyle de, çok ciddi siyasi sonuçlar olan bir meseledir. “ demiş. Bahsettiğimiz yıl 1998 yer TBMM kürsüsü devlet adamı kimliği ile mütevazı bir kürsüye çıkarak tarihe not düşüyor. Bu mesele uzun bir mesele yarın devam edeceğiz.
Hüseyin Hakkı KAHVECİ 24 Ekim 2012 Çarşamba ( Anayurt )