Neymiş bu KAŞIKÇI elması bir bakalım . Hani isimler ve olaylar arasında bir örtüşme bağı kurabilirsek , sonuçta İSTANBUL ve tarihler birbirini tamamlayabilir.
Müverrih Raşit Beyden: 1699 yılında İstanbulda Eğrikapı çöplüğünde dolaşan baldırı çıplak takımından bir adam yuvarlak taş bulur.Bir yaymacı kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir. Kaşıkçı götürür, bu taşı bir kuyumcuya 10 akçaya satar. Kuyumcu taşı arkadaşlarından birine gösterir; kıymetli bir elmas olduğu anlaşılınca beriki sus payı ister. Aralarında kavga çıkar. Mesele Kuyumcubaşıya akseder. Kuyumcubaşı kavgacıların eline birer kese akçe vererek taşı alır.
Fakat bu sefer de olayı sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa duyar, taşı kendisi için satın almaya hazırlanırken, mesele Padişaha akseder. Dördüncü Mehmet bir Hattı Hümayun ile elması Sarayı Hümayuna getirtir ve Saray elmas tıraşına verilir. Eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlenince meydana 48 kratlık nadide bir elmas çıkar. Kuyumcubaşıya Kapıcıbaşılık rütbesiyle bir kese bahşiş ihsan olunur. Kaşıkçı Elması 86 karattır ve dünyada çok bilinen 22 elmas arasındadır. Topkapı Sarayı müzesinde sergilenmektedir.
Çöpe kim atmışsa bu değerli taşı , sonrasında KAŞIKÇI ismi bir cinayetle tekrar gündemde .
Kaşıkçı’nın talep ettiği evlilik belgesi için Washington’daki Suudi Büyükelçiliği tarafından İstanbul Başkonsolosluğuna yönlendirilmesi çok ciddi bir tezgahın perdesini aralıyor.
Böylelikle suç mahalli olarak Türkiye’nin seçilmesi, Körfez medyasının Kaşıkçı’nın Katar, Türkiye ve İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ile bağlantıları üzerinde durması, bir gazeteciyi aşan hesaplaşmayı resmediyor.
Birde Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın arkadaşım , kardeşim dediği kim varsa başına çok şeyler geliyor. Şu sıralar Venezüella Devlet Başkanı ile kardeşler ya , başına bir şeyler geleceğini sizlere garanti ederim .
Bu aslında kökleri dışarda olan bir savaşın tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi suç mahalli olarak topraklarımızı seçmesiydi. Kısaca hesaplaşma Erdoğan ve AKP kadrolarına çok ağır bir cevap niteliği taşıyordu .
Kaşıkçı namlı bir gazteci olmasını Suudi İstihbaratı eski şefine borçlu . Terörist Ladin ile olan bağları ortada . Afganistan-Pakistan hattında El Kaide ve Taliban’ı doğuran seferberliğin sahadaki takipçisi ise Kral Faysal’ın oğlu Prens Turki bin Faysal idi. Yani Usame bin Ladin’i Afganistan’a gönderirken Kaşıkçı’nın da elinden tutan namlı Suudi Arabistan İstihbarat Şefi. Cemal Kaşıkçı’nın farklı tonlarda “militan İslam” ile teması Afganistan’daki mücahit kamplarında başlıyor. Spekülasyona açık bir konu olmakla beraber yaygın kanı şuydu: El Kaide lideri Usame Bin Ladin dahil mücahitlerle yaptığı röportajlar biraz gazeteciliğinin biraz da istihbaratla dirsek temasının gereğiydi.
Kaçınılmaz hesaplaşma son yıllarda iyice belirginleşen iki eksen arasında. Ayrıştırıcı faktör ise Suudi devletinin resmi mezhebi Vehhabilik ile İhvan’la özdeşleşen “siyasal İslam” arasındaki kan uyuşmazlığı. Bu uyuşmazlığın tarihsel arka planında Kaşıkçı’nın da tam ortasında yer aldığı uzunca bir süreç var. Geçmişten önce güncel plandaki kilometre taşlarına bakalım:
-İhvan 2011’de “Arap Baharı” dalgasıyla iktidar şansını yakaladı. Mısır’da Özgürlük ve Adalet Partisi, Tunus’ta El Nahda seçimlerle iktidara geldi. Fas’ta Adalet ve Kalkınma Partisi, Ürdün’de İslami Eylem Cephesi ve Kuveyt’te İslami Meşruiyet Hareketi sandıkta başarılar elde etti. Libya, Yemen ve Suriye’deki türbülanslarda da İhvan sahneye çıktı. Statükoya alternatif olarak görülen ve sakıncalı addedilen İhvan’la yeni iktidar kuşağı Körfez’in monarşilerini alarma geçirdi.
-2013’te Mısır’da Sisi darbesiyle İhvan kuşağına “Dur” denilirken müdahalenin ana finansörleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) idi.
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rabia’yı simgeleştirerek İhvan’a sahip çıkması ve kadrolarına Türkiye’de himaye sunması kaşların çatılmasına neden oldu.
-Katar’ın, Suudilerin Vehhabi-Selefi kanallardan yürüdüğü İslam dünyasında kendilerine alan açmak için İhvan’ı kullanması Körfez’deki diğer oyuncular için zaten rahatsızlık nedeniydi. El Cezire’nin İhvan liderleriyle yaptığı yayınlar nedeniyle Katar, 2014’te hedef tahtasına konuldu. Kendi istikametinden şaşmayan Katar 2017’den itibaren abluka ve tecrit dahil kapsamlı bir çökertme stratejisiyle karşı karşıya kaldı.
-Türkiye, Katar’da üs kurarak Körfez’in müdahale planlarına karşı kalkan olarak devreye girdi.
-Suudi Arabistan ve BAE’de “saraylı” çevrenin Türkiye’de AKP iktidarına karşı 15 Temmuz 2016’daki başarısız hain darbe girişimine umut bağladıkları görüldü.
-ABD Başkanı Donald Trump’la, özellikle de damadı Jared Kushner’le özel bir ilişki geliştiren Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman sarayda ipleri eline alırken Türkiye ve Katar’a karşı sıra dışı bir dil kullanmaya başladı. Muhammed bin Selman, İhvan’a “Yok edilmesi gereken terör kuluçkası” derken; İran, Türkiye ve Katar’ı “şer ekseni” olarak niteledi.
-Suudi Arabistan, ABD’nin yönlendirmesiyle Türkiye’nin “terör oluşumu” olarak baktığı Suriye’de Fırat’ın doğusunda Suriye Demokratik Güçleri’ne el attı.
Aslında Suudi kraliyet ailesi tüm gücüyle İhvan ve El Kaide destekli yapıları ülke içerisinde tasfiye etmeyi başarmıştı . Hal böyle iken Erdoğan bir kaç senedir UMRE ziyareti falan yapmıyor. Suudi Kraliyet ailesi özellikle SİSİ darbesi ve Trump Başkanlığı sonrası Erdoğan ile köprüleri atıp , açıktan bir savaş yürütmeye başladı .
Bunu göremeyen meşum HAVUZ MEDYASI hala ekranlarda gargara yapıyor. Ve Trump diyor ki “ Öldüğünü kabul edeceğiz. Sonuçları çok ağır olacak.” Emin olun kabak cinayetin işlendiği ülkenin başına patlayacaktır.
Çünkü , Kaşıkçı ismi Arabistan medya kanalları ve gazetelerinde alenen “İhvan’ın Suud ayağı ve Katar’ın adamı” olarak resmediliyor..
Bu suçu işleyenlerin hesabına göre Muhammed bin Selman’ın Trump ile dostluğunu bozacak ya da hassas bilgileri düşmanlarla paylaşabilecek aileden biri bertaraf edilmiş, Türkiye ve Katar’a da dersleri verilmiş oldu. Fakat ! Dersten henüz bir şey çıkartamamış olmamız yakın zamanda SUUDİ PETROL ambargosuyla karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor.
Unutmayın !Bilal Erdoğan , İtalya `dan çıkartılırken SUUDİ PRENS kılığında ve SUUDİ pasaportuyla çıkartılmıştı. Bu konular gündeme hiç gelmiyor. Ortada kaptırılmış milyarlarca dolar para var . Ve bu paranın bir kısmı SUUDİ kraliyet ailesi mensuplarına ait. Hani hatırlarsanız İtalyan polisi kara para aklama hikayesiyle Bilal Erdoğan `ı almaya kalkmıştı .
Cumhuriyet ve Laiklik temelinden çıkartılmış Türkiye toprakları ve sonradan çıkma sözde seçilmiş hanedanları bu kafayla devam ettiği müddetçe yaşanacaklar yaşanacaktır.
Öyle görünüyor ki ! Kaşıkçı büyük bir ağın kalemi . ABD , ALMANYA,İNGİLTERE ayağa kalkmışken , Erdoğan bir arkadaşını gözünün önünde kaybetti. Oyunun alanı Türkiye !
Bugünlük bu kadar değerli doslar.
Sevgiyle kalın .
Ricam !
Son kitabım “ Mühürlü Vagon “ çıktı .
Ve bir hatırlatma diğer kitaplarım ..
- RABITA – Uğur Mumcu`dan sonra
- Atatürk`ün Yasaklanan Kitabı
- Yahuda – Atatürk ve Cumhuriyete kuşatma ..Okuyunuz.
Hüseyin Hakkı KAHVECİ Kitapları
The post Hüseyin Hakkı KAHVECİ | Kaşıkcı tezgahı yeni oyun ! appeared first on Kuzgun Portal.