Hızır kelime anlamı itibari ile Arapçadan türeme bir kelime olup da, yeşil, yeşillikli anlamına gelen „Al-Khıdır“ veya „El-Hadır“ dan gelir.
Hz. Hızır’ın yeşil renkte tasvir edilmesi ebedi yaşam kaynağından gelen bilginin tazeliğini temsil eder. Türkler gökten inen bir nur sütununu, bir altın ışık olarak şeklinde tasvir ederler.
Hacı Bektaş Veli’nin elinde yeşil bir ışık parlar.
Mülk Suresi: ” Andolsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.”
Dünya semâsını kandillerle donattık, diyor Rabbimiz. Dünya semâsı, dünyanın semâsı. Dünya, denâet demektir. Alçak, alçaklık anlamına gelir. Öyleyse şöyle diyebiliriz: Alçak semâ, yani dünyaya yakın olan semâ veya dünyadan sezilen, dünyadan fark edilen, dünyadan anlaşılan semâ mânâsına dünyanın semâsı. Bunun ikisi de mümkündür. “Semae’d-dünya” ifadesiyle, üzerindeki yıldız ve geze-genleri vasıtasız olarak görebildiğimiz gökyüzü kast olunmaktadır. O-nun ötesi ancak araçlar yardımı ile görülebilirken daha ötesi araçların yardımıyla dahi görülemez.
İşte bu dünya semâsını, dünyaya en yakın olan, dünyadan hissedilebilen, görülebilen semâyı misbahlarla, kandillerle süsledik, donattık, diyor Rabbimiz. Bu yediden biri de anlaşılabilir. Yani yedi se-mâdan biri olan dünyaya en yakın olanını yıldızlarla donatıp süsledik. Yıldızlarla donatılan bu semâ birinci semâdır, onun üstünde geri kalan semâvât vardır, onun üstünde kürsî vardır, onun üstünde arş vardır ki artık bunlar bizim ulaşabileceğimizin ötesidir. Çünkü artık zaman da, mekân da bitmiştir.
Devam edelim…
Eski Mısır yazıtlarında Yeşil adam, Hızır
Hızır eski Mısır yazıtlarında yeşil şahıs olarak sembolize edilmiştir. Hızır’ın bir özelliği de vücudu ortadan ikiye bölünse bile tekrar birleşebiliyor olmasıdır. Bu insanları çok korkutmaktadır. Eski Mısır yazıtlarında da adı geçmektedir.
Bir çok derin devlet Hz. Hızır’ın kontrolü altında hareket eder. Dünyada alınan bir çok karar Hızır’ın yönlendirmesiyle alınır. Hızır dünyada meydana gelen bir çok büyük olayın içinde yer alır.
Huruf-u Mukatta Hz. Hızır’la bağlantıda olan demektir. Sembolü yeşil ve yeşilliktir.
Zahir’i bilgi ile Batın’i bilginin kesiştiği nokta, iki denizin birleştiği yerdir. İlim bir derya deniz denilir. İnsanlar hep madde olarak bakıyor. Şeriat (ŞER İ AT – ŞER OLAN) denizi ve hakikat denizi olarak görülmüştür. Zahir’i bilgi duyular’la algılanan, akıl muhakemeyle ulaşılan bilgidir, eşyanın görünen yönüdür. Batın’ı bilgi ise görünmeyen gizli bilgidir. Açığa çıkması için özel bir eğitim ve çaba gerektirir. Öze ait gerçek bilgi ise budur. Hurufu Mukatta gizlenmişi bulmak ve bilmektir. O ilmi ledün ya da Ufkun Ötesini görmektir. Sadece bir kişiye verilir.
Ne diyorlar?
Göklerden gelen bir karar var.
Geliyor gelmekte olan .
Beklenen Sensin.
Veli çıkacak .Veli’nin etrafında toplanılacak .Velinin baş kumandanı olacak. Ülkemizde Ankara -Konya arasında bir ovada toplanılacak . Ordular emrine verilecek ve YARADANIN mührü tüm dünya’ya vurulacak.
SAK OL TÜRK BUDUN!
Ergenekon’dan çıkış!
Ankara, Konya, Karaman, Aksaray dairesidir. Türk budun, Anadolu Ergenekon’dan en az 2 noktadan, Tengri yardımı ile ERGENEKON’dan GÖKBÖRÜ olup çıkacaktır.
Ötükeni: Ahlattır. Ahlat olacaktır. TÜRK AHLATTAN ATA TÜRKLÜK, GÖK BÖRÜ OLUP haykıracaktır.
Atabey Hüseyin Hakkı Kahveci